Psikolojik durumumuzun ve ruh halimizin bedenimiz üzerinde etkisi aşikardır. Peki zihin durumumuz cildimizi nasıl etkiler?
Zihin ile cilt bir ilişki içindedir. Mesela utanınca yüzün kızarması veya stresliyken sivilcelerin çıkması gibi. Cilt zihnin ne hissettiğini dışa yansıtabilir. Buna dayanarak cilt bakımının kremlerle ve günlük rutinlerle çalışmadığı zamanlarda bu tedavileri psikolojik stratejiler ile birleştirmek ve tamamlamak işe yarayabilir.
Bir kişinin cilt durumunda duygusal ve psikolojik faktörler etkin bir şekilde rol oynayabileceğini bilmemiz gerekiyor. Psikodermatoloji cilt ve zihin arasındaki etkileşimi dikkate alan bilim dalıdır. Psikolojik faktörler, bir kişinin cilt durumunun tedaviye tepki verme şeklini de etkileyebilir. Psikodermatoloji uzmanları, cilt durumlarının duygusal yönünü iyileştirme umuduyla hastalarına yardımcı olur.
Deri, beyinle iletişimi mümkün kılan geniş bir sinir uçları ağına sahiptir. Nörotransmiterler veya kimyasal haberciler sinir sisteminin cildin bağışıklık hücrelerini etkilemesine izin verir. Bu nedenle, belirli psikolojik stres türleri cildin doğal iyileşme yeteneğini etkileyebilir veya engelleyebilir. Bir çalışmada, araştırmacılar daha az stresin iyileşme ve iyileşmedeki gecikmeleri önleyebileceğini gözlemlemişlerdir.
Psikodermatolojik bozukluklar iki kategoriye ayrılabilir: birincil psikiyatrik ve ikincil psikiyatrik. Benlik saygısını zayıflatan, depresyona veya kaygıya neden olan ve hatta birinin yaşam kalitesini düşüren cilt bozuklukları ikincil psikiyatri kapsamına girer. Çoğu durumda, sebep cilt sorunuyla ilişkilidir ve etki psikolojiktir. Ancak neden ve sonucu birbirinden ayırt etmek genellikle zordur.
Kronik saç yolma ve kendi kendine cilt hasarı gibi psikiyatrik bozuklukların belirtileri olan cilt sorunları, birincil psikiyatrik olarak sınıflandırılır. Bu sorunları gidermek için psikiyatrik ilaçlar ve hatta psikoterapi gerekli olabilirken, bir dermatolog cilt semptomlarının tedavisinde yardımcı olabilir.
Bütün bu tedavi süreçlerinden önce, psikoloji ve cilt arasındaki ilişkinin farklına varmak tedavinin başlangıcıdır. Tıbbi ve geleneksel tedavilerin öneminin yanında tedavinin etkinliğini artması, hatta iyileşme sürecinin hızlanması için duygusal faktörlerin ele alınması gerekir. Psikodermatoji uzmanları sıklıkla hipnoz ve psikoterepinin yapılmasını önermektedir.
Hipnoz, bireyin yüksek konsantrasyona ulaştığı ve çevresel farkındalığı azalttığı durumdur. Sıklıklar sahne performanslarında veya sigarayı bırakmak noktasında yardımcı olması için kullanılsa bile, aynı zamanda bazı cilt bozukluklarında iyileşmeye yol açabilecek fizyolojik işlevleri iyileştirmek için de etkili bir araçtır. Bir çalışmada, dirençli atopik dermatitten mustarip yetişkinler ve çocuklar, hipnoterapi ile tedavi edildiğinde neredeyse anında iyileşme gözlemlenmiştir. Hipnoz, sadece gevşeme, nefes alma teknikleri ve ayrıca meditasyon ile kişinin tek başına uygulayabileceği genel bir tedavi yöntemi olarak düşünüldüğünde kendimize dair farkındalığımızın arttığı ve çevreye karşı duyarlılığımızın azaldığı durumların cildimize iyi gelebileceğini söyleyebiliriz.
Daha zor cilt problemlerine gelince, onları psikoterapötik olarak tedavi etmek önerilebilir. Örneğin bir hasta, terapistle birlikte stresi en aza indirmek ve iyileşmeyi geciktirmeyi önlemek için düşünce kalıplarını yeniden düzenlemede birlikte çalışabilir. Bu hem zihin hem de cilt için iyi olan bilişsel davranışçı terapi olarak bilinir.
Cildimize etki eden psikolojik durumumuz ve stres seviyemiz genellikle dikkate alınmaz. Geleneksel tedavi ve cilt bakım anlayışları esasen öncelikli olarak kişinin ruh halinin iyileştirilmesi ve kendisine iyi gelen bakım rutinlerini uygulamasını tavsiye etmektedir. Buna ek olarak unutulmamalıdır ki duygusal geçişler ve yoğun deneyimler cilt üzerinde geçici etkiler de meydana getirebilir. Bu çerçevede psikodermatoloji tedavinin tamamını gerçekleştirmek için değil fakat tedaviyi tamamlamak için çalışmalar yürütmektedir.